2 Ağustos 2010 Pazartesi

akya görmeden gelmedim

Bu sabah 3:30'da düştüm İstanbul'a. Düştüm diyorum çünkü rüyadan sarsılarak uyandırılmak gibi.

Bodrum su altı nefisti. Sadece 3 dalış yaptım ama gördüklerim mest etti.

1. dalış Bodrum Kaçakçı. Eğitim dalışlarından sonra nihayet balık görebildim. Çok güzel, nefis su, görüş mesafesi harika.

2. dalış Büyük Resif.
Büyük Resiften çıkarken ağlaya mızıldana çıktım. Deniz altında herkes birbirine bir balık işaret ediyordu. Bir ara hocaların tamamından shaker sesleri gelmeye başladı. Nereye kafamı çevireceğimi şaşırdım. Bir taraftan da içimden geçiriyorum " Nalan, yaptın gene bi hata. Kimbilir hızlı mı yükseldin, ya da badinin yanından ayrıldın. Hocalar atacak sana fırçayı" diye.
Meğer altımızda kocaman orfozlar, lagoslar dans ediyor. Birbirimize işaret etmek için savaştık, hiç birini kaçırmayalım diye.
Yukarı çıktığımızda 32 dişimiz birden görünür vaziyette, mest haldeydik. Hani derler ya "bi arkadaşa bakıp çıkıcam " diye. Öyle bir bahane uydurup geri dönmek mümkün olsaydı keşke !!

3. dalışta 2 kg fazla ağırlık ve ağır tüp yüzünden dipten kalkamadım bir türlü :) Debelendikçe kesildim, geri dönmek zorunda kaldım. Badim beni tekneye bırakıp geri döndü. Döndüklerinde bubble'lara gelen akyaları anlattılar. Etraflarında yüzmüş akyalar. Üzülmedim dersem yalan olur, ama çıkar çıkmaz hazırlamıştım tüm ekipmanları. Ağırlık ceketini değiştirdik, daha küçüğünü ağırlıkla hazırladım. Tüp değiştirdim, hazır bekledim, pes etmek yok!!!

4. dalış Küçük Resif'e. Envai çeşit balık, sürüler halinde. Deniz yıldızları, hatta mor renkli deniz tavşanı. Ödüm koptu yaklaşırken, ezer de heder edersem diye o güzelliği. Kayalara doğru yukarıya bakarken manzara müthiş. Hem güzellikten başım döndü hem de nasıl çıkarız şimdi amma derin diye de içimden geçmedi değil. Bir kovukta baba orfozun peşine düşmüş hocamın arkasından ben de gidiyordum ki, hop dedim kendime. Ne işin var o kovukta, dur bakalım :)
Geri dönüşte yüzeye yakın beklemeler delirtici. Aklı aşağıda kalmış vaziyette, elin basınç göstergesinde. Hala hava var, zaten çok az kaldık aşağıda diyorsun. Külliyen yalan.
39 dakika kalmışız, ama bana inanın 15 dakika bile sürmedi sanki.
Üzlüyordum ya batığa gidip de akyaları göremedim diye. Kayalardan başımı çevirip de açık denize doğru bakınca gördüm. Evet deniz altında cisimler büyük ama avcı palavrası gibi başlasam şimdi, dev gibiydiler.
Heyecandan elim kolum durmuyor, yükselicem yukarıya. Allahtan badim tuttu beni :)

Bodrum'un kara tarafından hiç bahse gerek yok bence. Merkezdeydi kaldığımız otel. Alt tarafı dondurma yiyelim dedik yemekten sonra, sefillikti çektiğimiz. Kalabalık kelimesi çok kibar kalacak gördüklerim karşısında. Tepeleri bile traşlayıp her yeri betona çevirmişler. Beyaza boyamakla günah örtülmüyor...

Velhasıl kelam denizin altı üstünden kat kat güzel. Aklım da gönlüm de oralardı kaldı.